Buradasınız :  Tasavvuf Klasiklerinden
Kategori:
Tasavvuf Klasiklerinden
8008 kez Okunmuş

İrşad İçin Keramet Gerekli midir?

Ömer Ziyâuddîn Gümüşhânevî (k.s.) hazretlerine sorulur: İrşada yetkili bir mürşidin keramet ehli olması ve harikulade bazı kabiliyetlere sahip olması şart mıdır?

 
Cevap olarak şöyle der:
 
Hayır, keramet şart değildir. Keramet mürşid için mutlaka lüzumlu olan bir şart değildir. Çünkü sahabe ve tâbiûndan bize pek az keramet intikal etmiştir.
 
Mesela: Ümmet-i Muhammed’in en faziletlisi olan Hz. Ebû Bekir Efendimiz’den (r.a) istikâmet dışında keramet pek nakledilmemiştir. Râbiâtü’l Adeviye’nin dediği gibi: “İstikamet en büyük keramettir.” Hatta evliyâullahtan bazıları, keramet kabul etmemişler ve bir kuyudan keramet göstermek için çıkarılan suyu içmemişler, aksine kendi elleriyle ip ve kova kullanarak çıkardıkları suyu içmeyi tercih etmişlerdir.[1]
 
Abdullah el-Kureşî bu konuda şunları söylemektedir: “Kim keramet ve harikulade hâdiselerin zuhurunu, kendinden sudur eden kötülükler gibi karşılamaz ise bu durum o kimse için manevi terakki ve yükselişine mani bir perde olur. Kerameti gizlemek keramettir.”
 
Bir kimsenin keramet göstermesi saadet sebebi olabileceği gibi nefsânî arzuların tesiriyle ifşa ve izhar edilmesi de aynı şekilde şekavet sebebi olabilir. Bu yüzden keramet, âdet gören kadınların hayızlarını gizlemeleri gibi saklanması gereken bir kabiliyet telakki edilmiştir.[2]
 
Evliyâullahtan bazıları da; “Ben kerameti Kitap ve Sünnet gibi iki âdil şâhid olmadıkça kabul etmem buyurmuşlardır.”
 
Ömer Ziyâuddîn Gümüşhanevî, Tasavvuf ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar, 46-47


[1] Rûhu’l-Beyân
[2] Rûhu’l-Beyân

 




2 Kişi Beğendi

Bu Yazılarda Dikkatinizi Çekebilir