Buradasınız :  Makaleler/ Peygamber Vârisleri: Veliler
Kategori:
Makaleler
18199 kez Okunmuş

Peygamber Vârisleri: Veliler

Veliler Rasulullah’ın (s.a.v) vârisi ve halifeleridir. Muhammedî nuru yayar, sünneti ihya, kulları ıslah ederler. Onlara hürmet, Allah ve Rasulüne hürmet olur. Bu konuda Rasulullah (s.a.v) buyurur:

  

“Âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Şüphesiz peygamberler, altın ve gümüş cinsi maddi şeylerden miras bırakmazlar.
 
Onlar sadece ilim bıraktılar. Kim o ilmi alır ve hakkı ile amel edip yayarsa, (dünya ve ahirette) büyük bir nasip ve derece elde etmiş olur.”[1]
 
Allame İbn Hacer (rah) varis kimdir? sorusuna kısaca şu cevabı verir:
 
“Varis, varis olduğu kimsenin makamını ayakta tutan zattır. Dolayısıyla bu makamı temsil etme ve kendisine itaat edilme yönüyle onunla aynı hükümdedir.”[2]
 
İmam Kastallânî (rah.) (923/1517), peygamberlere varis olmanın şerefini şöyle açıklar:
 
“Nübüvvetten daha şerefli bir rütbe olmadığı gibi bu rütbeye varis olmaktan daha yüksek bir şeref yoktur.”[3]
 
Ebu Muhammed el-Endelusi (rah), bu verâset yoluyla kâmil insanlara neyin intikal ettiğini şöyle belirtir:
 
“Keşfe ulaşan, hallerinde sabit yüksek makam sahibi veliler, Rasulullah’ın (s.a.v) mirasından en büyük paya sahiptirler. Efendimizdeki manevi haller, derecesine uygun olarak hakiki varislerde de yeterince mevcuttur.”[4]
 
Sultânu’l-ulemâ lakabıyla meşhur İzzuddin b. Abdusselam (rah.) (660/1262), Hz. Peygamberden (s.a.v) kimin ne elde ettiğini şöyle açıklar:
 
“Marifet ve manevi hallerde en üstün derecede bulunan peygamberlere vâris olan âlim ve arifler, onların farklı yönlerine vâris olmuşlardır.
 
Bunlar içinde arifler, peygamberlerin söz ve amellerine sarılarak, onlardaki Allah’a yakınlık haline varis olmuşlardır.
 
Fakihler, zahiri amellerle ilgili hükümlere varis olmuşlardır.
 
Ehl-i tarik, bâtınî amellerle ilgili manevi hallere vâris olurken, zâhidler, dünyayı terk ve aza kanaat ahlakına, veli ve abdallar ise, peygamberlere has marifet ve kerametlerin bir kısmına vâris olmuşlardır.”[5]
 
Hz. Rasulullah (s.a.v) şoyle buyurur:
 
“Âlimlere ikram ve hürmet ediniz. Onlar peygamberlerin vârisleridir. Kim onlara ikram ve hürmette bulunursa Allah ve Rasulüne hürmette bulunmuş olur.”[6]
 
“Rasulullah (s.a.v), ‘Allah halifelerime rahmet etsin!’ diye dua etti. Ashab, ‘Halifeleriniz kimlerdir, ey Allah’ın Resulü?’ diye sordu. Efendimiz (s.a.v) şu cevabı verdi:
 
“Onlar sünnetimi ihya eden ve onu Allah’ın kullarına öğretenlerdir.”[7]
 
Hz. Ebu’d-Derda (r.a), Hz. Peygamberden (s.a.v) sonra bu ümmetin yükünü çeken ulu zatları şöyle tanıtır:
 
“Allah’ın öyle kulları vardır ki kendi zamanlarında arzın manevi direkleri olan peygamberlere halife olmuşlardır.
 
Peygamberlik kesilince Allah Teâla Ümmeti Muhammed içinden abdal denilen velilerden bir grubu peygamberlerin yerine koydu.
 
Onlar ne çok namaz kılarak, ne çok oruç tutarak, ne de çok tesbih çekerek insanların önüne geçtiler. Onları öne geçiren husus, güzel ahlak, verâda sadakat, güzel niyet, bütün müslümanlar için sahip oldukları gönül selameti ve Allah için nasihat gibi güzel ahlaklarıdır.”[8]
 
 
(Dilaver Selvi, Kaynaklarıyla Tasavvuf, 142-144)
 
 
____________________________________________

[1] Ebu Davud, İlim, 1; Tirmizi, İlim, 19; İbn Mace, Mukaddime, 17; Darimi, Mukaddime, 32.
[2] İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 1/216 (Beyrut, 1993).
[3] Kastallânî, İrflatu’s-Sari, 1/167.
[4] el-Endelûsî, Behcetü’n-Nüfûs, 2/193.
[5] İzz b. Abdüsselam, Kavâidü’l-Ahkâm, 354
[6] Hatib, Târih, 4/438; Suyuti, el-Câmi’u-s Sağîr, no. 1428.
[7]Ebû Nuaym, Ahbaru Isfahan, 1/81; Taberânî, el-Evsat, no. 5842; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 1/126.
[8]Hakîm et-Tirmizi, Nevâdiru’l-Usul, 1/165. Suyûtî, el-Haberu’d-Dâl (el-Havi içinde), 2/465; Zebîdî, İthâfu’s-Sâde, 473.

 


Bu Yazılarda Dikkatinizi Çekebilir