Buradasınız :  Makaleler/ Unutulmuş Bir Veli: Kemal Dede (k.s.)
Kategori:
Makaleler
9806 kez Okunmuş

Unutulmuş Bir Veli: Kemal Dede (k.s.)

Ülkemizin birçok yerinde artık isimleri unutulmuş, kabirleri bile kaybolmuş nice büyük zatlar var. Manevi iklimimize birer nur damlası gibi düşen bu mübarek insanların hatıralarını yaşatmak, onları yâd etmek bir vazife. Ve belki o, tarife sığmaz maneviyatlarından istifade için bir vesile.
 
Biz bu yazımızda böyle bir Hak Eri’ni tanıtmak, sohbetini sizlerle paylaşmak istedik.
 
Kıymetli araştırmacı ve yazar İsmail Hakkı Bursevî’ye göre, 16. yy. da Bursa’da yaşayan büyük Sufilerden Celvetiyye Tarikatı’nın Pîri Mehmed Muhyiddin Üftade Hazretleri’nin (1490-1580) en seçkin müridlerinden biri Aziz Mahmud Hüdayi, diğeri ise Kemal Dede’dir.
 
Kemal Dede Hazretleri, tasavvuf yolunun bütün mertebelerini geçerek hakikate ulaştığı halde halife olmamıştır. Belki de Hüdayi gibi zahir ilimlerini tahsil edemediği için halife olamadı. Kabri Bursa’da Pınarbaşı mezarlığındadır. Sağlığında olduğu gibi vefatından sonra da onu tanıyan pek olmamıştır. Hayatı hakkında fazla bir bilgi yoktur. Bu gün kabrinin yeri dahi herkesçe bilinmemektedir.
 
 Kırklardan Bir Ermişin Üftade Hazretlerine İntisabı
 
Hüsameddin Bursevi Hazretleri, Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nden naklen şöyle dedi: “Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri, vaaz esnasında kürsüden bir kaç kez buyurdular ki:
- Merhum Hz. Pir Üftade Hazretleri’nin Kemal Dede adında keramet sahibi bir dervişi vardı. Bu zat daha önceleri Ricalullah (Ermişler)’ın sancakdarıymış. Kemal Dede uzun müddet Ricalullah ile bulunduktan sonra tevhit mertebelerinden bazı hususiyetlere    erişince, Kırklar ile istişare ederek:
 
‘- Bizim bundan ileri mertebemiz yok mu?’ diye sormuş. Kırklar da:
 
‘- Bundan ileri mertebe şöyle olur: Her yere emr-i Hakk’la yetişip, karada ve havada Hz. Allah’ın emr-i şerifiyle çağırana yetişilip dertlerine derman olunur.’ diye cevap verirken bu sırada havada bir nur göründü. Kemal Dede, bu nurun neye alamet olduğunu kırklardan sorunca, onlar da bu nurun Bursa’da Üftade Hazretleri’ne gittiğini haber verdiler. Bunun üzerine Kemal Dede Kırklar ile vedalaşıp, o nuru takip ederek Bursa’ya geldi. Bursa’da Üftade Hazretlerini bularak, mübarek ellerini öptü ve müridi oldu.
 
Hazreti Hüdayi devam ederek Merhum Üftade Efendi Hazretleri’nin:
 
‘- Dedem bize geldikten sonra otuz yıl nefs elinden neler çekmiştir’ dediğini söyleyerek, Kemal Dede’nin sülûk hallerini anlatmışlardı. Sonra cemaate hitaben:
 
‘- Siz de beyim! Böyle çalışmalısınız’ diye vaaz ettiler.”
 
 Çile Başlıyor
 
Kemal Dede merhum buyurmuşlar ki:
 
“- Ben fakir, Hazreti Şeyhe geldiğimde beni odun taşıma hizmetine verdi. Günlerce dağdan odun çektim. Emirleri gereği ondan izinsiz ağzıma bir lokma koymazdım. Ayrıca hiç kimsenin yemeğini ve ekmeğini yemememi tenbih buyurmuşlardı. Odundan geldiğim zaman bana kuruca bir ekmek verirler, bazan da küflü bir ekmek yedirirlerdi. Daha başka bir şey yemezdim. Uzun zaman böylece devam ettim.
 
Bir gün odun getirdiğimde iyice acıkmıştım. O gün bana ekmek vermediler ve:
 
‘- Bu gün iftar etme. Eğer sana yarın yolda gelirken yiyecek verirlerse sakın ha yemeyesin. O yiyeceği bana getir’ diye buyurdular. Ben de ‘ne ola’ deyip huzurlarından ayrılarak evime geldim. O gece yalnız su ile iftar ettim. Ertesi gün aç karna yine oduna gittim. Odunu kesip yükledikten sonra, dönerken açlıktan iyice takatım kesildi. Zorlukla yola devam etmeye çalışıyordum. Bu esnada biriyle karşılaştım. Bana henüz pişmiş, yağlı, sıcak ve ak bir ekmek verdi. Nefsim, o ekmeği yemem için bana öyle ısrar etti ki, tarifi mümkün değil. Nefsim ye diye ısrar ettiği halde ona muradını vermedim. Efendimiz Hazretleri’nin himmet-i aliyeleriyle sabrettim. Neticede büyük güçlükler içinde odunumu getirip yıktım. Yolda karşılaştığım adamın verdiği yağlı ekmeği de götürüp Efendi Hazretleri’ne verdim. Yine bana tekrar kuru ve küflü bir ekmek verdiler. O gece verilen küflü ve kuru ekmekle karnımı doyurdum. Ertesi günü Efendi Hazretleri beni mutlulukla huzurlarına davet buyurup:
 
‘- Kemal Dede gayrı oduna gitme. Hizmetini tamam ettik. Şimdiden sonra sülûkda ol’ diye buyurdular.”
 
 Kemal Dede’nin Tevekkülü
 
Hz. Şeyh, Merhum Kemal Dede’ye Seyyid Buhari’nin dirhem verdiği kıssayı anlattı. Buyurdu ki:
 
Kemal Dede ekmek satıyordu fakat iki dirhemden fazla para kazanamıyordu. Çoluk çocuğu çoktu. Bir gün göğsü daraldı. Bu esnada keşfinde Hazreti Seyyid Buhari’yi (Emir Sultan’ı) gördü. Seyyid Buhari ona bir dirhem verdi o da kesesine koydu. Bundan sonra artık ihtiyaçları için günde yirmibeş veya daha fazla dirhem harcamaya başladı. Artmıyordu da eksilmiyordu da. Bu hal üzere bir zaman yaşadı. Sonra bir gün nefsine: “Bu tevekküle manidir” dedi ve sonra bu halin    kendisinden gitmesi için bir adama durumu anlattı. Bunun üzerine o hal kendisinden kalktı. O da şeyhin yanında amel etti ve emeline ulaştı. (Vâkıât-ı Üftade, vr. 8a; Hacı Selimağa Ktp. Hüdâyi Kit. Nu: 250 (El yazması, Terc: Mustafa Bahadıroğlu)
 
Allah sırrını takdis etsin ve O’ndan razı olsun.
 
Mustafa Bahadıroğlu - Semerkand Dergisi
 


Bu Yazılarda Dikkatinizi Çekebilir